Merak Ettikleriniz
Diş beyazlatma işlemi zararlı mıdır?
Hekim kontrolünde ve FDA (U.S. Food and Drug Administration) belgeli ürünlerin kullanımı ile yapılan diş beyazlatma işlemlerinde dişlerde kalıcı etkiler oluşmadığı vakalarla ortaya konmuştur. Dişlerde geçici su kaybına yol açtıkları, bu esnada da hastaların dişlerinde sızlama ve hassasiyet hissettikleri rapor edilmiştir. Ancak, bu durumun geri dönüşümlü olduğu ve ortalama 12-48 saat içinde hassasiyetlerin ortadan kalktığı tespit edilmiştir.
Ev beyazlatma sistemlerinde, diş etinde ilaca bağlı oluşabilecek travmaları en aza indirebilmek için hekiminizin önerdiği dozdan daha yüksek miktarda ilaç uygulamamalısınız. Klinikte uygulanan beyazlatma sistemlerinde de dişeti, dudak, yanak ve mukoza alanları çeşitli bariyerlerle koruma altına alınır ki yumuşak dokularda herhangi bir travması oluşmasın. Beyazlatma ilaçlarının diş etine teması neticesinde diş etinde beyaz, ağrılı, yanma hissi veren alanlar oluşur. Bu bölgelere hekim “e vitamini” uygulayarak hastanın daha hızlı rahatlamasına yardımcı olur. Diş etindeki bu travmatik değişim de geri dönüşümlü olduğu ve kalıcı bir etki yaratmadığı bildirilmiştir.
Dişlere ufak ilaveler yaparak gülüş değişimi mümkün müdür?
Işık geçirgenlikleri dişlerle benzer olan estetik özellikleri yüksek kompozit dolgular ile dişleri aşındırmadan ve sadece dişler üzerine ilaveler yaparak; dişler arasındaki boşlukları kapatmak, konum ve şekil farklılıklarını düzeltmek mümkündür. Bu yöntem, hekime direkt çalışma imkanı sağlar ve bu nedenle rutinde işlem tek seansta biter. Bu tedavi “kompozit lamina” ( bonding ) olarak adlandırılır.
Ağız kokusu ( Halitozis ) neden oluşur, ağız kokusunun tedavisi var mı?
Ağız kokusunun ( Halitozis ) % 90’ ı ağız, ağız boşluğu ve diş kaynaklıdır. Bunun yanı sıra sinüzit, bademcik iltihabı, geniz akıntısı, mide ve sindirim sistemi problemleri, solunum sistemi rahatsızlıkları da ağız kokusu nedenleri arasındadır. Böbrek hastalarında ve şeker hastalarında da biraz daha alkol benzeri bir koku oluşabilmektedir. Çok az bir kısmı da yeme alışkanlıkları ile ilgilidir.
Tüm bu durumlardan farklı olarak sağlıklı bireylerde ve hatta bazen çocuklarda bile sabah uyanınca hissedilen ağız kokusuna fizyolojik ağız kokusu denir. Bu kokuya yemek borusunda ve ağız boşluğunda gece boyu biriken bakteriler neden olur. Ayırıcı olarak bir bardak su içildiğinde kötü koku geçer. Bazı sistemik hastalıkların, ilaçların ve tedavilerin neden olduğu ağız kuruluğu da buna benzer bir şekilde ağız kokusuna neden olabilir.
Diş ve çevre yumuşak dokularda biriken ve kolayca çoğalabilen bakterilerin birçoğu kötü kokuya neden olan maddeler üretmektedir. Diş ve diş etinden başka en önemli barınak yerlerinden biri de dil yüzeyidir. Kötü ağız kokusuna birçok maddenin sebep olduğu ancak en önemlisinin sülfür olduğu kabul görmüştür. Bu nedenle çinko içeren diş macunları, gargaralar ve ağız bakım ürünleri geliştirilmiştir. Çinkonun serbest sülfür ile bileşik oluşturarak ağız kokusunu 1-2 saatliğine geçici olarak baskıladığı bilinmektedir ancak yeni açığa çıkacak serbest sülfür bileşikleri yeniden kötü kokuya neden olacaktır. Bu nedenle, bakterilerin varlığı devam ettiği sürece ağız kokusu şikayeti de geçmeyecektir. Çürük dişler, eski protezler, kron ve köprüler, yarı sürmüş yirmi yaş dişleri ile hastalıklı diş etleri, dil yüzeyi bakterilere barınak oluştururlar.
Ağız kokusunun önüne geçebilmek için diş ve diş etlerinin tedavi edilmesi, iyi bir ağız hijyeninin sağlanması ( diş fırçalama, diş ipi kullanımı ve arayüz temizliği yapılması ) Dil fırçalamanın kötü ağız kokusunu engellemede etkili bir yöntem olduğu rapor edilmiştir.
Diş etimde kahverengi mor lekeler var, normal mi?
Tendeki koyuluğu sağlayan melanin pigmenti bazı kişilerin diş etlerinde de yoğunlaşarak kahverengi koyu lekelere neden olabilirler. Bu durum fizyolojiktir. Sağlık yönünden bir tehlikesi yoktur. Hasta estetik açıdan bir rahatsızlık duyuyorsa bölgedeki melanin pigmentleri lazer yardımıyla temizlenebilir. Sigara içen bireylerde melanin pigmentlerinde artış gözlendiği ve ayrıca melanin pigmentlerinin uzaklaştırılmasının ardından tekrar gözlenme ihtimalinin yüksek olduğu rapor edilmiştir. Nadir de olsa dişetindeki koyu alanlar tümoral bir yapının habercisi olabilir. Diş hekimi tarafından rutin kontroller esnasında mevcut durumun kanserli lezyonlardan ayırıcı tanısı yapılmalıdır. Koyu alanın hızla büyümesi, yayılması, birden ortaya çıkması, sınırlarının keskinleşmesi ve şişmesi gibi durumlarda ise acilen bir uzmana danışılmasında yarar vardır.
Telsiz ortodontik tedavi mümkün mü? Şeffaf plaklarla dişlerin konumları düzeltilebilir mi?
Günümüzde şeffaf plaklarla dişlerin konumlarını değiştirebildiğimiz tedavi protokolleri mevcut. Bilgisayar destekli ortamda planlanan diş modellemelerine uygun şeffaf plaklar hazırlanır. Bu plakları hastaların günde en az 16-18 saat takmaları istenir. Yeterli sürelerde plakların kullanılmasıyla her hafta yeni plaklara geçilir. Hastaların plakları takma sürelerine uymadığı durumlarda tedavi bir noktada ilerlemez hale gelir. Dişler yeterince hareket etmedikleri için eski plaklara tekrar dönmek ya da yeniden planlama yapmak gerekebilir. İskeletsel bir anomali varsa bunların düzeltilmesi için genellikle klasik ortodontik tedavi tercih edilmektedir.